Kadıköy Hırçın Escort

Seda, 30 yaşındaydı. Sabahın erken saatlerinde Kadıköy escort Rıhtımı’na indiğinde, Boğa Heykeli’nin orada kısa bir süre durup etrafı izledi. İnsanlar işe yetişme telaşıyla hızlı hızlı yürüyordu. O ise acele etmiyordu. Çünkü gidecek bir yeri yoktu.

Çocukluğu Eskişehir’de geçmişti. Sessiz, içine kapanık bir kızdı. Lise yıllarında dersleri iyiydi, öğretmenleri onun üniversite okuyacağını düşünüyordu. Ama hayat planlara kulak asmaz. Babasının işsiz kalmasıyla okulu bırakmak zorunda kaldı. Ardından kısa süren bir evlilik, sonra şiddet, sonra boşanma… Ve sonunda, yeniden başlama hayaliyle İstanbul.

Kadıköy ona kalabalık, canlı, renkli bir yer gibi görünmüştü önce. Bahariye’de yürüyen gençler, kitapçılarda vakit geçiren insanlar… Seda bu hayatın dışındaydı ama kıyısından dokunmak istiyordu. Moda sahilinde günlerce bir bankta oturdu. İlk zamanlar “yalnızlık” duygusu, sonraları “görünmezlik”e dönüştü. Sanki kimse onun farkında değildi.

Büyük Severim

Bir gün eski tanıdıklarından biriyle karşılaştı. Beraber kahve içtiler. Sonra o tanıdık “kira derdin olmaz, iş de buluruz” diyerek onu yanına aldı. Seda neye “evet” dediğini biliyordu ama susmayı seçti. Çünkü bu şehirde konuşmak her zaman çare olmuyordu.

Geceler, Kadıköy escort sokaklarında geçti. Müşteriler, yorgun adımlar, sabaha karşı soğuk banklar… Seda, artık sadece bir isimden ibaretti. Esc aynaya her baktığında biraz daha siliniyordu. Ama hâlâ içinde bir parça direniyordu: çok derinde, çok kırık ama hâlâ canlı.

Bir sabah, Yoğurtçu Parkı’nda yaşlı bir kadının onu uzun uzun izlediğini fark etti. Yanına geldi kadın, oturdu.
“Senin yaşlarında bir kızım vardı,” dedi. “Kaybettim. Her sabah buraya geliyorum. Belki birine yardım ederim diye.”
Kadın cebinden küçük bir kâğıt çıkardı. Üzerinde bir kadın destek merkezinin adı vardı.
“İstersen buraya git. Belki kendine başka bir başlangıç bulursun,” dedi. Sonra yürüyüp gitti.

Seda, o kâğıdı günlerce cüzdanında taşıdı. Sonunda bir sabah Moda’dan yürüyüp derneğin kapısını çaldı.
“Ben değişmek istiyorum,” dedi. “Ama nasıl olduğunu bilmiyorum.”

Aylar geçti. Şimdi Moda’daki küçük bir kafede bulaşıkçı olarak çalışıyor. Haftada bir kez dernekteki terapi grubuna katılıyor. Hâlâ çok konuşmuyor ama gülümsüyor. Ve bazen, Boğa Heykeli’nin önünden geçerken eski halini hatırlayıp derin bir nefes alıyor.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir